29 Ekim 2015 Perşembe

Happenstance #1: Tesadüf - Jamie McGuire



Kitap Adı: Tesadüf
Kitabın Orijinal Adı: Happenstance
Yazar Adı: Jamie McGuire
Seri Adı: Happenstance
Seri Sıralaması: 1/3
Türü: Novella, Kısa Hikaye
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 152
Basım Tarihi: 2015
Puanım: 4/5



Arka Kapak Yazısı: #1 New York Times Çoksatan yazarı Jamie McGuire'dan bağımlılık yaratıcı yepyeni bir hikâye...

Erin Easter, Blackwell Lisesi'ndeki üç Erin'den biriydi; bu üç kız sadece isimlerini değil doğum tarihlerini de paylaşıyorlardı. İlgisiz, tek bir ebeveyn tarafından büyütülen Erin Easter, Weston Gates'e uzaktan uzağa hayranlık duyuyordu. Erin A. ve Erin M. kasabanın iki sevilen kızıydı: Kasabanın en zengin iki ailesinin kızları, en yakın arkadaşlar, ponpon kızlar ve Erin Easter'ın olamadığı diğer her şeylerdi; ve Erin Easter'ın bunu unutmasına da asla izin vermiyorlardı.

Weston Gates sevilen bir sporcuydu ve iki başarılı avukatın oğluydu. Soyadının gerektirdiği hayatı yaşamak için kendi arzularından vazgeçmiş, günlerini soyadının baskısı altında geçiriyor ve gizliden gizliye Erin Easter'a ilgi gösteriyordu; onun daha farklı bir hayat yaşaması gerektiğine inanıyordu. Ve sekizinci sınıftan beri Erin A. ile çıkıyordu. Bir tesadüf eseri akşamları Erin Easter ile takılmaya başladıktan sonra kendi gelecek hayallerine ve duygularına sahip çıkma cesaretini göstermeye başlamasıyla işler kendisi ve Erin Easter için değişmeye başlamıştı.

Fakat şoke edici bir trajedi küçük kasabayı sarstığında Erin Easter'ın hayatı mümkün olan en iyi şekilde altüst oldu. Peki, ya hayallerine kavuşmak sandığı kadar basit değilse, ya bildiği hayat çok daha karmaşık hale gelirse?

Yorumum: Jamie McGuire’yi ilk okuduğum zamanlar (Tatlı BelaAyaklı Bela) çok sevmemiştim. Ondan sonraki kitaplarını takip etmedim ta ki Kızıl Tepe’ye kadar. Kızıl Tepe romanı bir yerden beni çekti ve kitabı çok beğendim. Sonrasında da yazarın çevrilmiş diğer kitaplarını alarak bir şans vermeye karar verdim. 


Tesadüf, 152 sayfalık kısacık bir kitap. Ayrıca seri ve kendisi gibi iki hikaye daha var. Erin’in devam eden hikayesi. 

Küçük bir kasabada üç tane Erin varsa, üçü de aynı gün doğmuşsa ve iki Erin çok yakın arkadaş olup üçüncü Erin’e işkence yapıyorsa hayat gerçekten de o Erin için zordur. 

26 Ekim 2015 Pazartesi

Lonca Avcısı #1: Meleklerin Kanı - Nalini Singh



Kitap Adı: Meleklerin Kanı
Kitabın Orijinal Adı: Angels’ Blood
Yazar Adı: Nalini Singh
Seri Adı: Lonca Avcısı (Guild Hunter)
Seri Sıralaması: 1/8 + 4 novella
Türü: Fantastik, Paranormal, Yeni-Yetişkin
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 400
Basım Tarihi: 2015
Puanım: 4/5



Arka Kapak Yazısı: New York Times çoksatan yazarı Nalini Singh, Lonca Avcısı serisinin bu ilk kitabında okuru güzelliğin ve kana susamışlığın hüküm sürdüğü ve meleklerin her şeyin hakimi olduğu bir dünyayla tanıştırıyor.

Tehlikeli bir yakışıklılığa sahip olan New York Başmeleği Raphael, vampir avcısı Elena Deveraux'ya bir iş teklif etmişti. Ancak Elena'nın bu sefer peşine düşmesi gereken yolunu şaşıran bir vampir değil, çok daha tehlikeli, çok daha deli bir avdı

Avının peşinde Elena bir yandan hızla tutkunun eşiğine sürüklenirken, bir yandan da hayatı için mücadele ediyordu ve hayatını kurtarsa bile Raphael'in baştan çıkaran dokunuşlarına yenik düşmesi kaçınılmazdı. Çünkü başmeleklerin oyunu söz konusu olduğunda ölümlülerin hiç şansı yoktu...

Yorumum: Meleklerin Kanı, bundan birkaç sene önce Artemis Yayınları’ndan çıkmıştı. Kitabı almama rağmen bir türlü okuyamamıştım. Daha sonra yayın hakları Yabancı Yayınları’na geçince beklemeye karar verdim. Aslında ilk kitap elimde olduğundan almayı düşünmüyordum ama ciltli olması, kapağı, tasarımı çok güzeldi ve seri bu şekilde devam edeceği için anında bu fikrimden vazgeçtim. 



Raphael kesin bir sesle belirtti, “Avcıma kötü davranmakla suçlanamam.”
“O zamiri at bakalım oradan,” dedi Elena. “Ben senin değilim.”
“Gerçekten mi?” Raphael çok keyif alarak tebessüm etti. “Yine de teninde benin izlerini taşıyorsun.”
“Yıkanınca gider.”
“Belki de.”
“Gitmesini umsan iyi olur, karanlıkta parlayan bir avcı kolay saklanamaz.”

Meleklerin Kanı, vampir avcısı Elena ve başmelek Raphael’in çevresinde dönen olayları anlatan bir kitap. Özgün olan olayların olduğu kadar genelde fantastik kitaplarda rastladığımız şeylerde vardı. Özellikle Elena karakterini Anita’ya çok benzettim ama Anita fanı olarak bu beni rahatsız etmedi aksine sevdim.

22 Ekim 2015 Perşembe

Sonuna Kadar - Jennifer Probst



Kitap Adı: Sonuna Kadar
Kitabın Orijinal Adı: All the Way
Yazar Adı: Jennifer Probst
Türü: Günümüz Aşk, Yetişkin
Yayınevi: Nemesis Kitap
Sayfa Sayısı: 336
Basım Tarihi: 2015
Puanım: 4/5


Arka Kapak Yazısı: Ailenize ait İtalyan restoranının işleri çok kötü ve siz her şeyi düzeltmek için işin başına geçtiniz. Çalışanları idare etmek çok zor çünkü hepsi ya akraba ya da eski bir tanıdık. Garsonluk yapan kardeşiniz kız arkadaşıyla görüşmek için sürekli işi savsaklıyor. Barmense sigara tiryakisi. Durmadan sigara molası verip barı boş bırakıyor. Hepsinin yerine çalışmak ve müşterileri memnun etmek zorundasınız.

Yine de şefin açığını kapatmanız çok zor. Zaten o da karısıyla kavga etmiş ve sinir bozukluğundan bütün yemeklerin baharatını ve tuzunu fazla kaçırıyor. O kadar fazla kaçırıyor ki, müşteriler durmadan su sipariş ediyorlar.

Boş masalardan birine bir kadın ve bir adam oturuyor. Kardeşiniz ortalarda olmadığı için masanın siparişini almaya gidiyorsunuz. O anda, üç yıl önce, sadece size aşık olduğu ve siz sorumluluk istemediğiniz için terk ettiğiniz kadınla göz göze geliyorsunuz. Üstelik karşısında oturan kıl kuyrukla da sevgili gibi görünüyor.

İşte size Gavin Luciano'nun hikâyesi. Ama bu hikâyeye biraz acı katabiliriz. Gavin'in karşısında bulduğu kadın, yani Miranda Storme, son yılların en beğenilen restoran eleştirmeni. O akşam şefin bol baharatlı spesiyalini yedikten sonra içinde yeninden alevlenmeye başlayacak olan terk ediliş acısı bütünüyle gerçek. Bu gerçek de onun ilham kaynağı. Alacağı intikam için. Sonuna kadar…

Yorumum: Jennifer Probst sevdiğim yazarlardan. Kitabın konusunu da sevince hemen okumak istedim. Aslında ilk çıktığı zamanlar okumuştum kitabı ama bir türlü yorumlamaya zamanım olmadı. 



Restoranda geçen mutfak bazlı romantik kitapları seviyorum. Sonuna Kadar’da çok mutfağın içinde olmasa da size o duyguyu yine de veriyor. 


“Bir içki içmek için gelmek ister misin?”
Gavin’in yüzünde şaşkınlık ifadesi belirdi.  “İçeri gelmemi mi istiyorsun?”
“Şey, arabada da brendi içebilirdik ama dairem daha konforlu.”

18 Ekim 2015 Pazar

Smythe-Smith Quartet #2: Beni Öptüğün Gece - Julia Quinn



Kitap Adı: Beni Öptüğün Gece
Kitabın Orijinal Adı: A Night Like This
Yazar Adı: Julia Quinn
Seri Adı: Smythe-Smith Quartet
Seri Sıralaması: 2/4
Türü: Historical Romance, Aşk
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Sayfa Sayısı: 368
Basım Tarihi: 2015
Puanım: 5/5


Arka Kapak Yazısı: "Aşk böyle bir şey miydi? Başkasının acısı kendi acından daha mı çok yakardı canını?"

Anne Wynter belki de olduğunu söylediği kişi değildir…
Ama yine de soylu bir ailedeki üç genç hanımın mürebbiyesidir ve işini çok iyi yapmaktadır. Mesleğinin cilvesi gereği bir gece kendini geleneksel Smythe-Smith müzikalinde piyano başında, daha sonra enstrümanlarla dolu bir odada saklanırken, ardından da Lord Winstead'in yüzündeki yaralara eğilip bakarken bulur. Lord Winstead, uzun süredir erkeklerden uzak durmayı başaran Anne'i yıllar sonra gerçekten etkileyen ilk erkektir. Duygular işin içine girdiğinde genç kadın için zor günler başlar ve bir mürebbiye olarak, soylu bir erkekle birlikte olamayacağını kendine hatırlatması giderek imkânsız hale gelir…

Daniel Smythe-Smith ölümcül bir tehlikeyle yüz yüze olabilir…
Ama yine de bu durum onu âşık olmaktan alıkoyamaz. Ailesinin geleneksel müzikalinde piyano başındaki gizemli kadını gördüğü ilk an, sanki zaman durur ve genç adam, ne olursa olsun, Anne'in peşine düşmeye yemin eder. Fakat Daniel'ın, onu öldürmeye ant içmiş bir düşmanı vardır. Ve düşman, Anne'in hayatını bir kez tehlikeye attığında Daniel'ı durduracak hiçbir şey yoktur…

Yorumum: Uzun zamandır hem historical romance hem de Julia Quinn romanı okumuyordum. Normalde senede iki tane JQ kitabı çıkaran yayınevi bu sene bizi ne yazık ki uzun süre bekletti.
Yazarın Türkçe’ye çevrilmiş tüm kitaplarını okuyan biri olarak kurgusal bakımdan en iyi kitaplarından biri olduğunu söyleyebilirim. Özellikle de erkek ve kadın karakterlerin davranışlarının eski yaşamlarına uygun yazılması sizde hep ama haklı düşüncesinin oluşmasını sağlıyor. 



Anne Wynter genç kızken yaptığı bir hata nedeniyle kimliğini saklamak zorunda olan bir mürebbiyedir. Ne olursa olsun gerçek kimliği açığa çıkmamalıdır. Ancak genç kız ne kadar kaçmak isterse istesin geçmişi onun peşini bırakmayacaktır. 

Ama bu farklıydı. Daniel bir kadın istemiyordu. Onu istiyordu. Ve eğer bu öğleden sonrayı sadece onun yanında olmak için tuhaf, kederli ve yanmış olarak geçirmesi gerekecekse de buna değeceğini düşünüyordu.

11 Ekim 2015 Pazar

Labirent Serisi #1: Labirent: Ölümcül Kaçış - James Dashner



Kitap Adı: Labirent: Ölümcül Kaçış
Kitabın Orijinal Adı: The Maze Runner
Yazar Adı: James Dashner
Seri Adı: Labirent
Seri Sıralaması: 1/3 + 2 novella
Türü: Fantastik, Distopya, Genç-Yetişkin
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 408
Basım Tarihi: 2013
Puanım: 4,5/5

  
Arka Kapak Yazısı: Thomas bir asansörde uyandığında hatırlayabildiği tek şey ismidir. Ailesini, evini veya oraya nasıl geldiğini anımsamamaktadır. Zihni bomboştur. Asansörün kapıları açıldığında Thomas kendini Kayran isimli, devasa taş duvarlarla çevrili geniş bir alanda ve burada yaşayan çocukların arasında bulur. Tıpkı Thomas gibi Kayranlılar da oraya neden ve nasıl geldiklerini bilmemektedir. Tek bildikleri çevrelerini saran labirente çıkan taş kapıların her sabah açılıp her akşam kapandığı ve her otuz günde bir aralarına yeni bir çocuk katıldığıdır. Kimse Kayran'da kalmak istemese de kurtulmak imkânsız görünmektedir. Yine de Thomas'ın içinde bir his, çıkış yolu bulabileceğini söylemektedir. Ama bunun için zihninin derinlerinde yatan sırları açığa çıkararak labirentin gizemini çözmesi gerekecektir.

Yorumum: Labirent serisine uzun zamandır başlamak istiyordum ama ne yazık ki her seferinde bir başka kitap ortaya çıktı. Ben de ikinci film hatırına (kitabı okumadığım için filmi de seyretmiyordum) seriye başladım. 

“Korkuyor musun?” diye sordu Teresa koştukları sırada.
“Hayır, yağlı ve metal yaratıklara bayılıyorum. Onları görmek için sabırsızlanıyorum.”
“Çok komik,” diye karşılık verdi Teresa.
“Merak etme. Minho ve benden uzaklaşma.”
“Ah, cesur şövalyem. Kendi başımın çaresine bakamayacağımı mı düşünüyorsun?”
“Hayır, sadece kibar olmaya çalışıyorum.”

Öncelikle seriyi beğendiğimi belirtmek istiyorum. Hem farklı hem de tanıdık bir kurgusu var. Hikayemiz Thomas’ın Kayran’a gelmesi ile başlıyor. Kayran ise her ay bir kişinin geldiği bir yer. Yaşları değişken çocuklardan oluşan bu yer de hayvancılıktan, tarıma birçok şey yapılmaktadır ve günlük hayat belirli bir düzende ilerlemektedir. Mesela aşçılık yapan birinin yanında çalışan hep o görevi yapmaktadır gibi.

7 Ekim 2015 Çarşamba

Tutku Oyunları #1: Tutku Oyunları - Aleatha Romig



Kitap Adı: Tutku Oyunları
Kitabın Orijinal Adı: Consequences
Yazar Adı: Aleatha Romig
Seri Adı: Consequences
Seri Sıralaması: 1/5 + 3 novella
Türü: Yetişkin, Psikoloji
Yayınevi: Arkadya Bitter
Sayfa Sayısı: 648
Basım Tarihi: 2015
Puanım: 4/5


Arka Kapak Yazısı: Aşk, günahlarla yoğrulmuş bir oyunu bozabilir mi?

Claire Nichols, kusursuz hayatların, büyülü masalların ardında en kötü kâbusların yaşanabileceğinden habersizdi. Ta ki onunla tanışana kadar; Anthony Rawlings. Zorba, acımasız, gözü kara. Fakat aynı zamanda zengin, kibar, güçlü ve nefesleri kesecek kadar yakışıklı.

Parıltılı yaşamların gürültüsünden uzak, sıradan bir barmen olan Claire, onun tatlı tuzağına düştüğünde ise artık her şey için çok geçti. Nefretin bile çekici geldiği bu dünyada, tutku ve şehvet dolu bir oyunun en önemli parçasıydı artık.

Bu oyunun sınırları yok ama kuralları var. Hayatta kalmaksa ancak kurallarla mümkün. "Kimse onun kurallarının sonuçlarından kaçamaz."
-Alfred A. Montapert-

Yorumum: Tutku Oyunları, uzun zamandır çıkmasını beklediğim bir kitaptı. Hatta çıkar çıkmaz okumuştum ancak yorumu şimdiye kaldı. 

Kitabımızın ana temasını Stockholm Sendromu oluşturmaktadır. Anlamı ise kaçırılan kişinin kaçıran kişiye sempati duyması, aşık olması ya da bir yerden sonra bu davranışların çok normal gelmesi durumudur.

Tutku Oyunları’nın başında yazar Aleatha Romig okuyucusunu şöyle uyarmış:

Tutku Oyunları serisinde fazlasıyla yetişkinlere yönelik içerik bulunmaktadır. Aşırı tasvir ve ayrıntı yer almamasına rağmen kaçırma, tecavüz ve hem fiziksel hem de psikolojik şiddet mevcut. Bu tür içerikleri okuyamıyorsanız lütfen bu kitabı almayın.h Hazırsanız, hoş geldiniz,yolculuğun tadını çıkarın.


Açıkçası bu yazıyı gördükten sonra kitaba olan merakım daha da arttı. Konuyu ve genel itibari ile yaşananları bilsem de Aleatha’nın bu notu beni kitaba çekti. Bir yandan da ya kitaptaki yaşananlardan dolayı yarım bırakırsam diye kafamda soru işaretleri belirdi. 

Sonuç olarak kitabı beğendim! Beklediğimden daha az şiddet mevcuttu. Olan sahnelerde de açıkçası anlatılmıyor ama okurken siz biliyordunuz. Sadece kitapta ortalardan sonraki bir 100 sayfada sıkıldım. Ne olacak ne olacak diye oraları da okuyup geçince kitap tekrardan güzelleşmeye başladı. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...